Alarga hayatta ilk fırtına…

Daha önce ne zaman alarga kalsam mutlaka bir aksilik oldu. Burgaz’da 50 knot yedim, tonozu neredeyse Kaşıkadası’na götürdüm, Tuzla’da çift halat koparttım, gibi gibi. O yüzden olsa gerek, iki gündür gergindim yine. Yabana atılmayacak bir hava geliyordu ve bilmediğim, tanımadığım sulardaydım. Sor, oku, izle ve nihayet yaşa.

Dün öğleden sonra geçtim Yengeç’e. Ön hazırlıklar, kontroller. Demiri alıp, yeniden ve daha uzun serdim. Sonra da keyifli bir uyku çektim. Özlemişim kayığımda uyumayı…

Sabah 07:30 gibi dikildim. Hemen başladım hava tahminlerini incelemeye. Poseidon, önceki güne göre öğle saatleri için 7-8 Bofor vermiş Göcek koyuna. Komşum Teobel yerimde kalacağım deyince önce bende kalmayı düşünmüştüm. Ama 7-8 havayı görünce zihnim bulandı. Demirime güveniyorum, zincirim 100 metre ve 14’lük. Fakat şansıma güvenmiyorum. Sonuç olarak 09:00 gibi topladım demiri, Boynuz’a doğru başladım seyre.

Bu tip havalarda en önemli sorunlarımdan biri yalnız olmak. Yengeç bastondan pasarellanın ucuna 20 metre. 22 ton kadar ve manevrası sert havalarda çok stresli. İşi sağlama alayım dedim ve Boynuz’dan Ramazan’ın telefonunu aldım. Aradım, buyur gel abi dedi. Koyda korunaklı yer olacağına ihtimal vermediğimden, işimi sağlama alayım dedim.

45 dakika sonra Boynuz’un iskelesine bağlandım. Koyun korunaklı kısmı ana baba günü. Yer değiştiren iki tekneye yardım ettim, biraz ortalıkta dolandıktan sonra tekneye döndüm. Aslında niyetim kahvaltı etmekti ama çay bile yoktu.

11 gibi yine Poseidon haklı çıktı ve başladı ortalık şenlenmeye. Kanalda güneyden esen hava Boynuza direkt olarak girip iskeleyi vurmaya başladı. Yanımda dengesiz bir motoryat var. Sahibi güleryüzlü bir çift. Biraz ileride yanılmıyorsam Rus bayraklı bir yelkenliyle uğraştıklarını gördüm. Yardım lazım olabilir diye yanlarına gittim. Adamın biri bana “Sarı tırhandil senin mi?” diye sordu, gayet gülümseyerek “Evet” dedim. “İyi, onu çıkartman lazım” dedi. Önce cidden inanamadım. Nasıl yani dedim, tekne gelecek dedi. Lan arkadaş sanırsın bizimki körüklü otobüs! İyi de dedim ben nereye gideceğim bu havada? Şakası bir yana, tek başına çözüp çıkmam bile mümkün değil. Sonuç olarak koyun ortasına demir atmamı tavsiye edip, yanıma da bir yardımcı verip bildiğin sittirettiler beni.

15 dakika sonra 25-35 knot aralığında kafadan gelen rüzgarla başladık uçuşmaya. Derinlik 25-30 metre. 90 metre kadar zincir bıraktım. Yarım saatte anca ikna oldum demirin tuttuğuna.

Saat 14:00 gibi hava tam tersten esmeye başladı koy içinde. Poseidon öğleden sonra 5 bofor veriyordu. Dedim kaçma zamanı geliyor. Komşuyla konuştum, rüzgar kaldı ama dalga var dedi. 1 saat daha beklemeye karar verdim. Saat 15:00’te başladım demiri toplamaya. Başladığım gibi de yine başladı kafadan 25-30 esmeye. Başladığım işi bitirdim ve çıktım lanet olası Boynuz’dan.

Kanal önceleri iyi geldi. Rüzgar var ama dalga yok. Kaş’tan sonra cennet gibi. Boğaza doğru biraz karışık gelmeye başladı ama dert edecek boyutlarda değildi.

Marintürk ile Skopea arasında, sabah çıktığım yere demirlemek üzere yaklaşmaya başladım. Bu arada otopilot kafayı yedi. 23 derece hata var, direkt alabanda basıyor. Dümen de yine yağ eksiltmiş. Sanırsın şehirhatları vapuru, döndür babam döndür. Anca dönüyor. Neyse, demiri önden hazırlamıştım. Karışık dalga sırtında geldim yerime. O anda yapabileceğim en salakça şeyi yapıp yanlış butona bastım ve demir loçaya girdi. Bunun anlamı, başa gidilecek, kakıçla demirin kılavuz halatı alınacak, biraz boş zincir koyup loçadan halatla kastırarak çıkartılacak… tüm bunlar 30 knot kadar rüzgar ve hatırı sayılır dalgada yapılacak.

Yapıldı. Demir hazır halde daldım yeniden teknelerin arasına ama manevra yalan. İkinci deneme de fos çıktı. Komşu Teobel’i çizmeden çıktım çok şükür. Üçüncü sortiye hızlı başladım ve lanet demiri tam da çıktığım yere sermeyi başardım. 50-60 metre kadar serdikten sonra bir çay sallayıp yayıldım havuzluğa.

25-30 aralığında esti de esti. Demir sağlam görünüyor, alışmaya başladım. İnternetten oyun oynayarak falan vakit öldürdüm. Derken yağmur diyeceğim ama daha çok tufan tadında indirdi. Hah dedim, bu final. Nerdee… bir kaç kez düşüp yükseldi hava. Ta ki 19:30’a kadar. Son yağmurla birlikte rüzgar tamamen kaldı.

Hemen komşuyu aradım, dedim açım, sigaram yok ve başım ağrıyor. Ben eve gidiyorum. Estiği gibi alo de. Tabi daha bitmemiş çilem ki botun motoru olacak şerefsiz yine su koyverdi. Oturakta olmayınca ayakta kürek çekerek vardım kıyıya.

Şu an sigaram elimde uzattım ayaklarımı yatıyor ve Belgin’den haber gelmemesini diliyorum.

Boynuz’u yazdım bir kenara…