Hümanizmin Sonu
Miletli Thales, Kolofonlu Xenophanes, Klazomenli Anaxagoras, Sinoplu Diogenes… daha niceleri bu topraklarda felsefenin, bilimin, şüpheciliğin ve en önemlisi hümanizmin tohumlarını attı. Asırlar sonra Mevlana bir kez daha tüm insanlığa yine bu topraklardan, Anadolu’nun tam da göbeğinden haykırdı. Daha geçen yüzyılda Pir Sultan, Karac’oğlan, Köroğlu sazıyla, sözüyle insan olmayı, insanca yaşama özlemini haykırdı. Daha yarım asır önce Aşık Veysel sevgiyle, kardeşlik çınlattı dağı taşı…
Bugün, 2011 yılının Anadolusu, artık sevgiyi, kardeşliği, insanca yaşamayı… hele hele hümanizmi güncesinden çıkarttı. Hıdırellez ateşinden atlayan madam teyzeler, bayram namazında birlikte saf tutan Kirkor ustalar ya da birlikte Paskalya yumurtası boyayan Hatçe nineler artık tarih oldu. Ne yazık ki öyle kalın ve öyle hızlı örtüldü ki üzeri, bir daha hatırlanmamak üzere yok oldu Anadolu’nun yaşantısından.
Az gelişmişlik, eğitimsizlik ve kültürsüzlük yepyeni bir Anadolu yarattı günümüzde. Hemşehrilik, bölgecilik, kökencilik aldı başını gitti. Ötekileştirme hareketinin belki de en başarılı sonuçları ne acıdır ki Anadolu’da yaşanıyor bugün.
Doğduğu topraklara gömülüyor sessizce hümanizm.
Memleket Nere Hemşerim?
İşte günümüzün sihirli sorusu. Bugünlerde açamayacağı kapı yok neredeyse. Bir üniversite rektöründen, herhangi bir kamu kurumuna kadar… neredeyse her yerde bir bölgeciliktir almış başını gidiyor. Hukuksuzluğun uçsuz bucaksız topraklarında bir çeşit güvence ne de olsa. Ya da menfaat paylaşımının temel böleni.
Oysa ne bir Sivaslı ne de bir Giresunlu düşünmüyor üzerine, bir Tuncelili ya da bir Manisalının beklentisi ne denli farklı olabilir hayattan. Hatta dünyanın öteki ucundaki bir Polinezyalı bir Diyarbakırlı’dan farklı şeyler mi beklemektedir yaşamdan?
Soru sormayı bırakalı beri ötekileştirmek hepten kolaylaştı. Her şey futbol fanatizmi gerçekliğinde artık. Yenmek, ezmek, yok etmek… uzlaşmaya, paylaşmaya, hele ki uzlaşmaya yer yok.