Kasım 2019’da yapılan planlar, Kasım 2019’da kaldı. Öncelikle Yengeç’i bir araziye taşıma fikri, boat-mover denen tırdan bozma heyulanın gidiş dönüş 1,5 km mesafe için 6.000 TL istemesi ile yalan oldu. Alt alta koyunca bizim arazi fantazisi marina ile neredeyse kafa kafaya gelince bir kez daha Marintürk’ün kapısına dayandım. İki aylık sözleşme yapıp, 19.500 TL toka ettikten sonra sıra geldi Yengeç’i karaya almaya. Bir yandan da ulu Poseidon’u kendimize güldürmek için başladık plan-program-bütçe falan yapmaya.
Daha Tersane Adası’nda, tonozda olduğu yerde başladı sorunlar. Neredeyse bir yirmi gündür gidememiştim kayığıma. Sabah erkenden Yücel sağolsun, Serhatla ikimizi götürüverdi Tersane Adası’na. Daha boğazdan içeri girer girmez bir tuhaf göründü gözüme haspam. Su hattına baktım, biraz batık gibi göründü gözüme.
Yücel bordaladı botu, atladık Yengeç’e. Serhata dedim “Bas marşa.” O arada bende Yüceli botla koltuk halatlarını almaya gönderdim. İlk bomba beş yıldır elektrik almadan mutlu mesut yaşadığım kayığımın marşının basmaması oldu. Serhat dedi “Tık yok!”. “Lan oğlum, olmaz” dedim öyle şey. Paneller, altı tane 235 AH öküz gibi akü… Ama gel gör tık yok, hatta ışıklar bile yanmıyor. İndim aşağı baktım akıllı invertöre, o çoktan işi bırakmış, ekranı simsiyah. Neyse dedim kendi kendime, basarız jeneratörü, olur biter. Daha düşünce zihnimde cümle haline gelemeden okkalı bir küfür patlattım: “Hassiktir! Lan, jeneratör Bayram’da!”. Öyle ya, bahçede kullansın diye vermiştim. Dahası, “İşi bitti, getireyim.” dediğinde de, “Gerek yok, bir kaç güne karaya çıkacak zaten.” demiştim. Kaldık mı dımdızlak!
Yücel’e dedim, çözme, bekle. Onun botta akü var ama bir tane ve göt kadar bir şey. Bir de çocuk işe dönmek zorunda. Diyemiyorum da git bir akü bul gel bize diye. Hatta, iki akü. Haspam yirmidört volt bir de üzerine. Kısa bir durum değerlendirmesi yaptık. Bu arada aklıma sintineye bakmak geldi. Daha doğrusu anca aklıma geldi. Hemen indim aşağı, açtım kapağı ki, “batıyor ulan kayık!”. Motor takozlarına kadar su… Daha önce hiç görmediğim kadar. Aha dedim, şimdi sıçtık. Kabaca bir hesapla bir tondan fazla sudan bahsediiyoruz. Serhat’a dedim, sen bir yandan manuel pompayla başla atmaya. “Nerede?” diye sorduğunda bir okkalı küfür daha salladım kendime. “Oturma grubunun altındaki portuçta!”. Vernik yaparken sökmüştüm, daha takmadım…
Bir diğer kadim dost Ufuk’u aradım, Yüceli azat ettim. Ufuk bizim atölyeden iki tane akü kapıp, bir başka arkadaşın teknesiyle gelmek üzere harekete geçti. O arada biz de başladık beklemeye. Merkezden ada aşağı yukarı 5-5,5 deniz mili mesafe. Yarım saat kadar sonra uufuk geldi. Yetmeyen takviye kablosu yüzünden saçma sapan bir şeyler uydurarak marşa basmayı başardık. Küheylanın kükremesiyle sonunda rahatladım. Eş zamanlı olarak da üç sintine pompası birden başladı sintinedeki denizsuyunu basmaya. Koltuk halatlarını alıp, tonozları salıp ağır ağır pruvamıza aldık Göcek’i.
Birbuçuk saat kadar sonra haspam liftin üzerinde ağır ağır ilerliyordu çekeğin içlerine doğru.
Yağmur nedeniyle iki günü marinanın göbeğinde geçirdik. Nihai yerimize taşınır taşınmaz direk sökülecek, motor çıkartılacak ve tekne üzerine çatı kurulacak. En azından orijinal plan bu şekildeydi. Derken çekek görevlileri dediler ki direk varken yerine koyamayız, ya ağacı keseceğiz ya da direk inecek. Bunun benim açımdan anlamı bir kez değil iki kez vinç parası vermek demek. Apar topar giriştik direğe. Bir de aksi gibi yağmura yakalandık ki, tüy dikti halet-i ruhiyemin üzerine…
Yaklaşık iki saat ve bol küfürden sonra direği soyup münasip bir yere taşımaya koyulduk.
Bir iki gün sonra sabah geldiğimde kayığım yerinde yoktu. Önümüzdeki iki ay boyunca ikamet edeceği alana çoktan çekilmişti bile. Yani artık Kara 2020 macerası tamamen başlamıştı.
Takvim ve süreç başlamasına başlamıştı da cepteki para Yengeç’i yerine koyduğumda bitmişti. Şimdi sırasıyla ilk iş motor yerinden çıkartılacak, baston sökülecek ve ardından kayığın üzerine çatı kurulacaktı. Yani en kısa zamanda vinç için para, çatı için malzeme parası ve dahası sonrasındaki işler için de usta bulmak gerekiyordu. Anlayacağınız bir süre tekneyi yerine koyup, içini boşaltarak zaman kazanmaya çalıştım. Gerçi tekneyi boşaltmak da az buz bir iş değildi. Muhtemelen bir tırtıl dedikleri büyükçe boy kamyonu dolduracak kadar malzeme çıkarttık tekneden. Taşı taşı bitmedi. Bir yandan da iş listesi iyiden iyiye şekillenmeye başladı. Hatta godoş Poseidon’u kendimize güldürmek üzere aşağıdaki gibi bir liste hazırlandı.
- Karina
- Kovanların sökümü
- Yakma
- Ahşap yoklama
- Çivi yoklama
- Kalafat
- Macun
- Astar/Zehirli
- Borda
- Yakma
- Ahşap tamiri
- Kalafat
- Macun
- Astar
- Boya
- Dinlence/Pasarella
- Dinlence ahşap kaplama
- Pasarella ahşap yenileme
- Yüzme merdiveni ahşap yenileme
- Dinlence krom bakım
- Yumrular
- Ahşap silme
- Ahşap tamiri
- Epoksi reçine
- Astar
- Boya
- Dümen Yelpazesi
- Ahşap silme
- Epoksi/elyaf uygulama
- Macun
- Astar
- Zehirli
- Güverte
- Üst güverte kaplama
- Meze güverte kaplama
- Cam kenarları kaplama
- Davlumbaz kaplama
- Epoksi/elyaf uygulama
- Epoksi macun
- Astar
- Boya
- Pıraçollar
- Ahşap silme
- Epoksi/elyaf uygulama
- Astar
- Boya
- Baston
- Ahşap onarım
- Vernik
- Havuzluk
- Tik silme
- Davlumbaz tavanı revizyon ve kaplama
- Davlumbaz kemere tamir
- Kokpit ahşap tamiri
- Giderler
- WC tavan tahtası değişimi
- Kokpit gösterge paneli boya
- Oturma grubu revizyon ve vernik
- İç Mekan
- Duvarların kaplanması
- 1. WC dolabı vernik
- 2. WC tezgah verniği
- Mutfak tezgahı vernik yenileme
- Arma
- Direk tamir ve verniği
- Arma kontrolü
- Lazybag balenleri değişimi
- Arma güverte bağlantılarının revizyonu
- Kokpit anayelken iskotası donatım
- Mekanik/Sintine
- Motorun çıkarılması
- Motorun kumlama ve boyanması
- Sintine temizliği
- Şaft kontrolü
- Pervane kontrolü
- Yatak kontrolü
- İç glen kontrolü
- Orta sintine pompası değişimi
- Dümen hidrolik hortumları değişimi
- Akü kutuları kontrolü
- Su deposu temizliği
- Pis su tankı temizliği
- Pis su tankı tesisatı yenileme
- Manuel sintine pompası diyafram değişimi
- Dümen pistonu bağlantısı revizyon
- Dinlence duş
- Elektrik/Elektronik
- İlave solar panel montajı
- Şarj sistemi revizyonu
- Otopilot servis
- Webasto bakım
- 1. WC tamir
- Arıza feneri tamir
- Demir feneri ampulü
- Aydınlatma led değişimi
- Deep Sounder servis
- Irgat bakımı
Hemen not düşeyim, kısa bir süre sonra liste zavallı kaldı. Nitekim günler ilerledikçe iş yükü azalacağına arttı…
Neyse, ilk günler her fırsatta bir şeyleri sökerek geçti. Arma bağlantıları, seyir fenerleri, elektronikler, bulaşık makinesi, tutamaçlar… çeşit çeşit ıvır zıvır itina ile sökülüp, sonradan unutulmak üzere bir yerlere kaldırıldı. Derken vinç parası denkleşti ve sıra motor ve bastonu sökmeye geldi.
Başrolümüz Haso atölyedeki motor teknisyenimiz. Ya da ustamız, her ne haltsa işte. Haso nevi şahsına münhasır bir mahlukat, yazmakla bitmez. Çok enden haklı çıktığı mevzulardan biri işte motoru yerinden çıkartırken yaşandı. Bir gün önceden başladık hazırlıklara. Allah ne verdiyse giriştik motora. Söktük orasını burasını. Bu arada Ali abiyi aradım, dedim “Küheylanı çıkartacağım yerinden. Daha önce çıkartırken sorun yaşamış mıydınız?”. Sadece davlumbaz yüksekliğinin sorun olduğunu söyledi, bum dikkatli kullanılırsa başkaca bir sorun olmadığını anlattı.
Motor kapaklarını açınca döşemenin alt seviyesinde bir paslanmaz su kanalı var, dört tarafını sarıyor kapakların ve suyu giderlere aktarıyor. Haso o kanalı sökmek istedi, bende kızdım. Onu sökmezsek geçmeyeceği yönünde uyarınca bir de azar yedi benden; eski sahibinden iyi mi bileceksin diye. Gün geldi çattı, bağladık sapanı, Serhat, Haso ve ben, başladık operasyona. Kodumun motoru tam çıktı çıkıyor derken pruva yönündeki kasnak geldi kanala dayandı. O kadar da ucu ucuna ki, şöyle bir sirkelense çıkacak. “Tek kelime etme!” dedim Haso’ya, “Bir levye al kanırt!”. Bu arada hesaba katmadığımız nokta vinç asıldığında sıkışan ama asılmaya devam etmesiyle oluşan yükmüş. Daha birazcık kanırtmasıyla 624 kiloluk küheylan uçtu. Şaka değil, mecaz hiç değil; bildiğiniz havalandı, uçtu ve davlumbazın tavanından sekip geri geldi. Bu arada davlumbazın tavanı da komple bir kalktı, indi. Türkçesi, teknik anlatımla “ağzına sıçtık” davlumbazın. Ama motor çıktı mı, çıktı. Şanslıymışız ki herhangi birimize çarpmadı. Bir an tekneyi devireceğimizi bile düşündüm.
Davlumbazı da tamir edilecekler listesine ekleyip, motoru güvenli bir yere koyup, sıradaki level’a geçtik; “baston”.
Direk olmayınca yelkenli teknede iş yapmak nasıl da güçleşiyor. Vinci uygun bir pozisyona aldıktan sonra vurduk sapanı bastona. Saplamaları söktük. Daha doğrusu söktüğümüzü sanıyormuşuz. Asıldıkça inatla gelmeyen baston meğer bodoslamanın içlerinde kaybolan, başı sonu belirsiz bir saplama tarafından inatla tutuluyormuş yerinde. Hele ki çürük, kendinden geçmiş o bodoslamanın böyle inatla o heyula gibi bastonu tutması inanılır gibi değil. Hasbel kader bastonu da almayı başardık. Vinci gönderdik ve bir level’ı daha geride bıraktık.
Eş zamanlı devam eden kazıma işi de artık nihayetine ermeye, yağmurlar üzeri açık Yengeç için potansiyel sorun olmaya başlamıştı iyiden iyiye. Bir an evvel çatıyı çatmak artık kaçınılmaz hale gelmişti.