Yunanistan.zip

Aynen de öyle, sıkıştırılmış bir Yunanistan güncesi bu. Ucuz tur bulup, balıklama dalarak başlayan, yer yer sefalete dönen ama toplamında ufkunuzu açan türden bir gezi deneyimi.

Tayland dönüşü 14 saatlik uçuşuna ardından havaalanından eve doğru gitmeye  çalışırken bir arkadaşımız aradı ve “haydin İskeçe Karnavalı’na gidiyoruz!” dedi. Yok artık dedik, önce bir gelseydik. Fakat Cuma akşam çıkıp, Pazartesi sabaha karşı dönmek üzere sadece 99 TL’lik fiyatı duyunca daha “dönemeden” yeni bir yolculuk planı hasıl oldu. Programa dahi doğru dürüst bakmadan turu satın aldık. Vize için evrakımızı tamamladık. 99 TL’lik tur için vize vs ilave olarak bir 400 TL daha kadar harcadık ve tur gününü beklemeye koyulduk.

Ta ki yola çıkacağımız günün arifesinde hele bir bakalım dedik, neler göreceğiz, nerelere gideceğiz. İlginç bir tur programı ile karşılaştık. Kelimenin tam anlamıyla “.zip”, demo kıvamında bir Yunanistan gezisi çıktı karşımıza.

Cuma akşam İstanbul’dan hareket, Cumartesi sabah Kavala’da kahvaltı ve şehir turu, yemek. Öğleden sonra Selanik. Selanik’te şehir turu, mekan gezileri ve nihayetinde otele yerleşme. Pazar sabah karga kahvaltısını etmeden hareket, İskeçe’ye varıp karnavala icabet, akşamüstü hareket, Gümülcine’de akşam yemeği ve memlekete dönüş. Programın ana hatları hariç; Cuma gidiş, Cumartesi Selanik’te konaklama ve Pazar İskeçe sonrası dönüş dışında evlere şenlikti.

Turla yurtdışına çıkacaklara ilk uyarı: Sınırın Türk tarafında o sıradan ötekine sekmek istemiyorsanız Yurtdışı Çıkış Harcı’nızı yola çıkmadan yatırın. Hemen yan tarafınızda topluca ve pasaport sahiplerini görmeden işlem yapan bir memur varken siz yan sırada şahsen ve ayazda bekliyor olabilirsiniz; söylenmeyin. Operatörünüz diğeri kadar becerikli olmayabilir. Henüz işlerin sorunsuz aktığı Türk tarafındasınız.

Kavala

Birazdan Ergene nehrini aşarak ulaşacağınız Yunan gümrüğü içinizdeki hayvanı uyandırabilmek için elinden geleni ardına koymuyor. 5 saatlik bekleme, ki önemli bir kısmı otobüsün içerisinde. İşlemlerin yavaşlığı, dinlenmek adına tek bir barakadan bozma kafe benzeri bir mekan, klozet kapakları dahi olmayan pis tuvaletler… dakika bir, gol bir!

Hele ki bir de şu ulvi “nerede çokluk, orada bokluk” özdeyişinin hakkını veren yurdum insanının yaratıcılığı devreye girince ortalık bir anda Beyrut’a dönüyordu. Aklı evvelin biri “otobüsün evrakı eksik olduğu için beklediğimiz” gibi bir söylentiyi yayınca ortalığa isyan bayrağı açanlar mı istersiniz, geri dönme planları yapanlar mı… tur görevlisi ortaya çıkana kadar gerçekten ibretlikti olan bitenler.

Turu hepten neşeli kılan mevzulardan biri de sabah uyku sersemi sürekli aynı yerlerden geçtiğimiz hissine kapılmamızdı. Meğer mevzu uyku sersemliği değil, yol bilmeyen sürücü ve rehber ikilisinin trajikomik arayışlarıymış.

Planlı ve plansız molalar derken Selanik’e varışımız öğleden sonrayı buldu.

İlk durağımız 20 dakikalığına Beyaz (ya da Kanlı) Kule oldu. Kuleye ulaşana kadar geçtiğimiz her nokta, kordon boyu, binalar; neredeyse İzmir’de olduğumuza yemin edebilirdik. Sahile varınca ortalık da hareketlendi. Kafeleri doldurmuş insanlar, genci yaşlısı ılık bir günün tadını çıkartıyorlardı. Biraz olsun tatilde hissetme fırsatı bulmuştuk ki komut geldi: “Şehir gezilecek, gez!”

Sırasıyla bir kiliseye dışarıdan, birine içeriden bakıp Atatürk’ün evine gittik. Gerekli fotoğrafları çekerek görevimizi başarıyla ifa ederek otelimize intikal etmeye hak kazandık…
Kaldığımız Capsis Otel organizasyondan beklenmeyecek denli makul ve mantıklı çıkınca biraz olsun gevşeyebildik.

Geceyle birlikte gözümüzü Uzo ve meze ikilisi bürümüş bir halde otelden ayrıldık. Daha önce Tripadvisor’da adını gördüğüm Bosphoros’ta muhteşem bir akşam yemeği yedik. Mezeler, köfte, balık, Uzo, tatlı… tek kelimeyle mükemmeldi. Şiddetle tavsiye edilir!

Yemek sonrası Aristoteles ve Venizelos meydanlarında deniz doğru yürümek gerçekten keyifli. İnsanı rahatsız etmeyen, makul bir kalabalığın parçası oluyorsunuz. Pamuk şekerle çocukluk günlerimize döndükten sonra sahile yakın bir noktada “sallama” çaylarımızı içip otele geri döndük.

Tüm bu zaman diliminde tüm mağazaların kapalı olması komşunun krizinin temel sebebinin göstergesi olarak yorumlamak mümkün. Daha saat altıda neredeyse tüm mağazalar kapanmıştı. Ya memleketin “tuzu kuru” kesimindeydik ya da Avrupa Birliği akıntıya kürek çekiyor…

Gece uyku tutmayınca sabaha kadar Selanik sokakları gezildi, ucuz Heineken’in tadına varıldı. Sabah yine karga kahvaltısını etmeden kalkılarak otelin fantastik açık büfesine aval aval bakıldı. Sabahın yedisinde afyon patlamamış daha ve önünüzde sayısız çeşit!

Dokuz civarı tekrar otobüse doluştuk ve de ja vu… yine yoldayız!

Kavala girişinde durduk ve herkes aynı fotoğrafı çekerek bir “misyonu” daha tamamladı. Sonra Kavala sahiline salıverildik bir saatliğine. Kavala sahili neden bilmem, en keyifli kısmıydı kendi adıma. Hele ki Panos Zafeira’da yediğimiz öğle yemeği uzunca bir süre dillerden düşmeyecek gibi.

Toplamda birbuçuk iki saat geçirdiğimiz Kavala’ya tekrar dönme planları yaparak veda edip sonunda İskeçe’ye doğru yola çıktığımızda saatlerimiz 14:00’ü göstermekte idi. Bu arada rehberimizin İskeçe programını açıklaması ile tekrar uyandı içimizdeki hayvan. Düşünün ki “İskeçe Karnavalı” turu satın almışsınız ve rehberiniz size İskeçe’de sadece iki saat geçirebileceğinizi söylüyor. Nasıl uyanmasın o hayvan?

Sonuç olarak pazarlıkla üç saati biraz aşan bir süreye yayıldı İskeçe Karnavalı. Ama gelin görün ki biz geldiğimizde birkaç günlük karnavalın zaten son saatleriymiş. Biz varalı bir buçuk saat olmamıştı ki karnaval bitti 🙂

İskeçe Karnavalı

İskeçe Karnavalı üzerine birkaç söz etmeden geçmek haksızlık olur. Öyle ki insanın ilk aklına gelen şey neden bizde böyle organizasyonların olmadığı oluyor. Kapatın gözlerinizi ve hayal edin: küçücük bir kentin her köşesinde eğlenen insanlar var. Kimisi kostümlü, kimisi maskeli, bazı erkekler kadın kılığında, dansçılar Rio dansçıları gibi, rengarenk ve en önemlisi, genci, yaşlısı herkes gülümsüyor ve eğleniyor… Diğer taraftan bizi İstanbul’dan toplayıp buraya getiren zihniyet dahi bir haftalık karnavalın son iki saatine iştirak etmeyi yeterli buluyor. Biz ne zaman öğreneceğiz değişik eğlence yöntemleri de olduğunu? Sağa sola ateş etmeden, sonunda kafayı çekip birbirimizin gırtlağına sarılmadan hep birlikte ve coşkuyla eğlenmenin mümkün olduğunu nasıl kavrayabilecek bu memleketin insanı? Gıpta ettik…

Karnavalı kapatıp, bir Türk börekçide bir kez daha karnımızı doyurduktan sonra tekrar düştük yollara.

Sırada son durak Gümülcine var. Küçük kentin nüfusu büyük ölçüde Türk. Nitekim Çukurca Kahve’de kahve molası verdik. Biz “demleme” çayın tadına varmayı tercih ettik.

Yemek organizasyonuna giden diğer yolcuların dönmesiyle artık resmen dönüş yolundaydık.

Gece yarısına doğru tekrar Yunan gümrüğüne vardık. Ne de olsa çıkıyor olduğumuz için olsa gerek, pek uzun beklemedik bu kez. Hele ki artık duty free’ye geçilebileceği anonsu ile herkes, her şeyi unuttu. Bir de üzerine ne pasaport ne da başka bir şey sormayan, alın alabildiğiniz kadar diyen bir duty free söz konusu olunca bizim program yine sarktıJ
Sabah yine kargalar kahvaltılarına hazırlanıyordu ki başladığımız yere, Kadıköy’e vardık.

Kıssadan hisse

Hiç durmayın, soluğu komşuda alın. Varsa kendi aracınızla, yoksa Dostluk Treni ile; yok sinirlerim sağlam, bana komaz derseniz otobüsle. Ama mutlaka gidin.

Öncelikle fiyatlar makul. Tur operatörlerinin turlarına katılırsanız kişibaşı akşam yemeği fiks menü 35 €. Yok ama biz çıkıntıyız derseniz 17,5 €’ya on küsur meze ve et ya da balık, uzo ve üzerine ikram tatlıdan oluşan bir ziyafet çekebilirsiniz. Hele ki Kavala’da sekiz çeşit muhteşem meze, kelle başı tekir tava, ev şarabı ve tatlı için ödeyeceğiniz rakam bahşiş dahil 15 €. Ve inanın ne yerseniz inanılmaz lezzetli…

Selanik’e mutlaka gidin. Ege’nin iki yakasının ne denli benzer olduğunu burada daha iyi anlayacaksınız.

İskeçe Karnavalı’nı ise mutlaka görmelisiniz. Ortak coşkuya kendinizi kaptırmamanız için gerçekten kıl bir varlık olmanız gerek; aksi durumda ağzınız kulaklarınızda, gülücükler saçarak ve önünüze gelene gülümseyerek geçireceksiniz zamanınızı…

Fotoğraflarla “yunanistan.zip”